Sadık Miskini’nin söz ülkesine girdiğimizde üç şehir ile karşılaşmaktayız. Bunlar Arapça, Farsça ve Türkçe dil şehirleridir. Bu dil şehirlerinin farklı renklerdeki kelimeleri aşığın şiirlerinde bir ebemkuşağı oluşturmuştur.
Sadık Miskini; Arapça, Farsça ve Türkçe kelimeleri harmanlayarak dimağımıza güzel şiir meyveleri sunmuştur. Bu onun Tekke-Tasavvuf, Halk ve Divan Edebiyatı’na vakıf bir şair olmasından kaynaklanmaktadır. O kelime dağarcığını Kitāb-ı Dedem Ḳorḳud Alā Lisān-ı Tāife-i Oġuzân, Divânu Lügati't-Türk, Osmanlıca-Türkçe Lugat ve bunlar gibi kıymetli kitaplarda bulunan kelime ve terimlerle zenginleştirme gayreti göstermiş bir şahsiyettir.
Onun şiirlerinde Dede Korkut’tan, Kaşgarlı Mahmut’tan, halk dağarcığından kelimelere, deyimlere ve atasözlerine rastlamaktayız. Bu çabasıyla hem şiirini zenginleştirme hem de unutulmaya yüz tutmuş deyim ve atasözlerini okuyucuya aktarma derdindedir. Bunu yaparken kendisi de birçok atasözü ve deyim üretmekten geri kalmamıştır. Şiirine kattığı bir atasözünü temel taşı olarak kullanıp üzerine ürettiği birkaç atasözünü koyarak şiir inşasını gerçekleştirmiştir.
Şiirinin baş konuları aşk, tabiat ve insandır. Mısralarında aşk yüzünden yaşadığı ayrılığı, acıyı, hasreti, sevinci dile getirmiştir.
Tabiat aşkı yoğundur. Dağlara, bağlara, Çiçeklere, güllere, derelere, ırmaklara âşıktır. Onları kendinde, kendini onlarda bulur. Hayvan ve bitki âlemiyle haşır neşirdir. Bağda bülbülü, çölde baykuşu, dağda kartalı, evde köpeği anlatır. Doğada ki papatya çiçeğini, İğde çiçeğini, üçyaprağı, karanfili, menekşeyi, kar çiçeğini şiirleştirir.
Sosyal yaşama el atar. Yemek destanını yazıp doğduğu topraklarda yetişen ve yenen sebzeleri, meyveleri, yemekleri sıralar. Ağız lezzetini, kazı, tuzu, beravutu anlatır. Sağlıklı yaşamak için dengeli beslenmenin önemini deva destanı ve manilerle belirtir.
İnsanlığa bir yürüyüş düzenler. İnsana sevgiyle, aşkla yönelir. Edebi, erkânı yol kabul eyler. Ve yolcu olup bu yola girer. Kâmilden ders alıp cahile verir. Bilgiyi, sevgiyi, hoşgörüyü, barışı, iyi niyeti, ahlakı fazilet sayar.
Tarihi ve güzel yerleri övgü ile abideleştirir. Nehir ile dere saz ile söyleşir. Dağlarla eyleşir. Turnalarla haberleşir.
Şekil ve Dil: Sadık Miskini şiirlerini genelde arı duru ve akıcı bir dil ile yazmıştır. Eserlerinde Arapça ve Farsça kelimelerde mevcuttur. Ancak bu kelimelerin çoğu Türkçeleşmiş, anlaşılır kelimelerdir. O bir halk ozanı olarak Tekke, Divan ve Halk edebiyatı terimlerini ve kelimelerini kaynaştırmıştır. Önceden bilinip unutulmuşu gelecek kuşaklara aktarmayı ve yaşatmayı hedeflemiştir.
Mevcut şiir kalıplarının dışında kalıplar geliştirmiş ve örnekler vermiştir. Kafiye kaygısı yüksek derecededir. O uyağa, redife itina gösteren bir âşıktır. Şöyle ki yüz kıta olarak kaleme aldığı Kağızman Yemek Destanı’nda kafiyenin tükenmesi sonucu yazacağı dörtlüğe geçmeden bu geçişi bir dörtlükle izah eyleyerek kafiye değiştirmiştir.
Çoğu halk şairinde bulunmayan az heceli ve çok heceli şiir örnekleri mevcuttur. Rübai olarak da bilinen çok sayıda kıta yazmıştır. Tek mısralık şiir olarak bilinen Azade örnekleri vermiştir. Üç mısralı şiirler kaleme almıştır.
Dümısra dediği tek beyitlik şiirleri ziyadedir. Yine halk şairlerinde hiç bulunmayan bir tür olan özdeyişler söylemiştir. Mani ustasıdır.
İç kafiyeli ve çok kafiyeli şiirleri vardır. Cinasta mahirdir. Başarılı atışmalar gerçekleştirmiştir.
Şiirlerini 1, 1+1, 2+1, 2+2, 3+2, 3+3, 4+3, 4+4, 4+5, 5+5, 6+5, 6+6, 8+5, 7+7, 8+7, 8+8, 11+6, 11+7, 11+8, 10+10, 11+10, 11+11 duraklı olarak 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22 heceli olarak yazmıştır. Şiir kıtalarındaki mısra sayısı 1 ile 12 arası değişmektedir.
Koşma, Semai, Varsağı, Koçaklama, Güzelleme, Taşlama, Destan, Lebdeğmez, Tecnis, Divani, Atışma, Müstezat, Gazel, Kalenderi, Şeki Sicilleme, Musammat Şeki, Müseddes-i Mükerrer, Muhammes, Murabba, Murabba Koşma, Tahmis, Vezn-i Aher, Mesnevi, Kaside gibi şiir türlerinde örnekler vermiştir.